S A H İ P S İ Z S Ö Z L E R
Haklı olmaya değil,
Mutlu olmaya çalışan,
Yüreği kan ağlarken etrafa
Gülücükler saçan birini,
Hangi yalan rüzgârı yıkabilir…
Kimselere sorulmadan ve seçme
hakkımız olmadan gönderildiğimiz
üç günlük dünyada, babalık hakkı elinden
alınmış bir babanın yürek yangının külleri
arasında zaman zaman umudu aradığı,
çoğu zaman da umutsuzluk treninin sonsuzluk
vagonunda kendine seyahat eden bir yolcu…
Her şeye rağmen içindeki çocuğu öldürmeyen, polyannalarla sıklıkla kavgalı
olmasına rağmen, tüm siyasi akım ve fikirlerden bağımsız memleket sevdalısı,
yeryüzünün tüm sularında kulaç atabilen, Karadeniz kökenli olmasına rağmen
Akdeniz’e demirlemiş bir balık..
FEVZİ BOZKURT: 1972 Alaçam doğumlu, mesleğine âşık kamu görevlisi, evli üç çocuk babası. Sırası ile Bafra İmam Hatip Lisesi, Gaziantep Polis Okulu, Anadolu Üniversitesi – Sosyal Bilimler, Anadolu Üniversitesi – İktisat Fakültesi, Atatürk Üniversitesi Güvenlik Bilimleri Fakültesi, Atatürk Üniversitesi – Adalet Meslek Yüksek Okulu, Altınbaş Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi – Biyometrik Yüz Okuma ve Profil Tanımlama Uzmanı, hâlihazırda V. N. Karazin Kharkiv National University Hukuk Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi, iyi derecede Rusça bilir, İngilizce derdini anlatabilecek kadar, Arapça okuryazar, Münker ve Nekir’e cevap verebilecek derecede bilir.
Senin yüreğin yanarken
Birilerinin zil takıp oynaması,
Söylemlerinle alay etmesi ne tuhaf şey.
Anladım ki ben hiç tanıyamamışım;
Hayatı ve insanları…
Çocuk yüreğim haydi kalk gidelim bu diyardan,
Sana selam getirdim yitik sevdalılar mezarından…
SEN GÜL HEP GÜL
Şarkılar söylenmekte;
‘’Güneşi gülüşüne nasıl sığdırdın…’’ diye
Oysa seni ve gülüşünü görmüş olsalardı,
Ne şarkılar yazılır ne de türküler yakılırdı gülüşlere.
Görmediler bilmiyorlar.
Sen bir gülüşe biraz hüzün,
Çokça mutluluk ve bir o kadar da huzur sığdırdın.
Sen gülünce dünya dönüyor,
Güneş sayende doğup batıyor.
Yıldızlar sayende parlıyor,
Geceye inat.
CEZAM
Sen yalnızlığımın bilinmeyen adresi,
Sokak çocuğu oluşumun yıldönümüsün.
Sen güneşimi solduran zifiri karanlığın katranı,
Yıldızlarımın kara belasısın.
Sen sığamadığım dünyada,
Sığıntı oluşumun hissisin.
Sen ilk yazdığım değil İlk sakladığım yasak şiirisin gönlümün.
Sen ilk girdiğim sınav değil İlk kaybettiğim sınavsın.
Sen yaşadığım değil, yaşayamadığım hayatsın.
Ve sen hayatımın ilk sonusun.
Sen bu kokuşmuş dünyada yıllardır aradığım ve geç bulduğum belamsın.
Sen uzağımdaki yakınım yakınımdaki uzağımsın.
En yakınında olmak istediğim ama en uzağında olmam gerekenimsin.
Sen Allah’ın bana gönderdiği
Bu dünyadaki en büyük cezamsın
Yürek İzim
Yeryüzüne gelmiş geçmiş,
Yaşamış, yaşayan herkesin parmak izlerinin farklı olması,
Kimsenin sana benim gibi dokunamayacağının,
Ve kimsenin seni benim gibi sevemeyeceğinin kanıtı olsun bu evrene.
Her daim sevgide huzurda ve mutlulukta kal,
Gönlü güzel,
Kalbi güzel,
Kendi güzel,
Yürek izim…
______________________________________________________
29 Ekim Türkiye Cumhuriyetinin Doğum günüdür.
Doğum günün kutlu olsun ülkem.
Dinbazlara inat muhtaç olduğun kudreti damarlarındaki asil kandan almayı akıl edecek olanların,
Çağdaşlaşmak yolunda ülkemin aydınlık geleceğine katkı sağlamış/sağlayacak olan halkımın ve ülkemin doğum günü kutlu olsun.
Yaşasın Cumhuriyet.
Kahrolsun kulluk düzeni.
R o l
Senaryosuna ve oyuncularına müdahale edemediğin bir filmde,
Başrolde olsan ne çıkar figüran olsan ne yazar.
Sadece onurlu bir şekilde perdenin kapanmasını bekleyen,
Celladına âşık olmuş maşuklar gibi,
Kimilerine göre sonsuz başlangıca gideceğiz,
Kimilerine göre de yok olup silineceğiz,
Adı hayat olan bu filmin sonunda…
Unutulacağız,
Hiç yaşanmamış olacağız…
Keşke
Keşke hayat, kaçamak gözlerde çaktırmadan buluşan
İki çift gözün buluştuğu ve birlikte içtiği bir fincan kahve tadında olsaydı.
Değil kırk yıl, kırk yüzyıl kaybolmak isterdi
O deli bakışlı gözlerinde bu adam.
Bugün yaşamak adına değil de
Mutlu olabilmek adına nefes almayı hatırlatan Kahvem,
Sonsuz teşekkürler.
KADIN
‘’Günümüz kadınları prenses olmak için hayal kurmakta ya da bunun için emek sarf etmekte. Oysa Prenseslik kurtarılmayı beklemektir, bir nevi aciz olmayı kabullenmektir.’’
Kendi söküğünü kendi diken bir prenses gördünüz mü hiç.
Kendi göbeğini kendi kesen kadından prenses olmaz EFSANE olur.
Haydi, ne duruyorsunuz EFSANE olmaya Ne dersiniz.
Haksızlığa uğradığınızda sessiz kalmayın,
Cennet anaların ayakları altında söylemini işine geldiği gibi kullanan, peşinden de dört kadınla evlenebilir diyen kadın düşmanı dinbazlara inanmayın, boyun eğmeyin, susmayın,
Sağınızda solunuzda şiddete uğramış uğrama ihtimali olan hemcinslerinize sahip çıkın, kendinizle kavgayı bırakın, unutmayın sustukça sıranın size gelmesi kaçınılmazdır.
Bir gün değil, bir ömür boyu KADINLAR GÜNÜNÜZ kutlu olsun.
HUKUK HERKESE HER DAİM LAZIM.
Kişinin kimliğine/etiketine göre hukuk dizayn edilemez.
% de 90’ı Müslüman denilen bir ülkede Allahtan korkan! Kul hakkına riayet eden! Anlı secdeye değmiş tertemiz!!! İnsanlar tarafından uzun yıllar yönetilen memlekete bu karar sizce de yakıştı mı?
Kimseyi hedef göstermiyor âcizane sesli düşünmeye çalışıyorum.
Sonrasında da;
Güney Amerika’nın bir peygamberinin olmadığı aklıma geliyor.
Neden, Sibirya halkı tanrı tarafından uyarılmamış?
Avustralya’ya inen kutsal kitap nerede?
Neden yeryüzündeki tüm tek tanrılı dinler belli bir coğrafyada ortaya çıkmış…
Şeklindeki sorular soran beynime kızamıyorum…
Ama yine de Tövbe bismillah gece gece kışkış cinler kışkış, diyerek bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenlere ve bu düşüncede olanlara âcizane tek cümle,
Hediye ediyor ve kendi kendime etmiş olduğum sohbetimi; “O meşhur yılan tez vakitte en olmaz yerinize kaçsın ve içinizde davul olsun. Dualarımı gönderiyor.
Şimdiden
Hayırlı Cumalar diliyorum.
ADAM DEDİĞİN
Adam dediğin gölgesine bile yaslanmamalı,
Yaptığı her eylemi içindeki gücünden almalı.
Adam dediğin onun bunun adamı olmamalı,
Yeri geldiğinde kendinden bile bağımsız olmalı,
Kendine bile eyvallahı olmamalı.
Adam dediğin sadakat ipini boynuna dolatıp,
Onun bunun köpeği olmamalı,
Liyakat ehli olmalı, hakkın karşısında elif gibi dimdik durmalı.
Adam dediğin her telde oynamamalı,
Ortama ve duruma göre şekil almamalı.
Adam dediğin dün söylediğini bugün unutmamalı,
Dün nerede duruyorsa bugün de yarın da aynı yerde durmalı,
Adam dediğin makam mevki şan şöhret,
Para pul peşinde koşmamalı,
Yeryüzünde geçerli olan hiç bir akçe ile satın alınmamalı,
Adam dediğin üç günlük dünya menfaati için,
Birilerini mutlu etmek için soytarılık yapmamalı.
Adam dediğin görevinde amiri için değil,
Kanun ve nizam için çalışmalı.
Adam dediğin yokluğunda arkadaşını,
Kendisini savunur gibi savunmalı,
Kimsenin olmadığı yerde dahi adamlığını bilmeli,
Adam dediğin ağzından çıkan kelamın arkasında durmalı,
Adam dediğin cinsiyetçi olmamalı, kadında dahi adam durmalı.
Adam dediğin satacak bir şeyi olmamalı,
Gitmesi gerektiği anı bilmeli,
Adam dediğin yeri geldiğinde kalbini yok saymalı,
Adam dediğin adam olmalı…
Cüzdan
Popondaki cüzdanda taşıdığın kafa kâğıdı ile
Adam olduğunu zanneden efendi sana sesleniyorum.
Endamın da boş, omzunun üzerinde taşıdığın sepetin de.
Ruhunu fahişelere satmışsın bir kere,
Candan olma çaban da boş, insan olabilme ihtimalin de boş.
Senin gibilere
Adamlığı sana öğretecek çok kadın tanırım,
Nasiplenmek istersen icazet veririm.
“Seni seviyorum
Biliyorum bir daha olmayacak,
Bunu istemeye ne gücüm kaldı ne de cesaretim.
Ama seni çok sevdim çok seviyorum ve çok seveceğim
Nerede kiminle nasıl olursak olalım.
Çünkü sana dalıp gidiyorum,
Sende yaşadım sende nefes aldım ve sende öldüm adam.
Seni seviyorum.”
Dedi Kadın, adamının gözlerinde kayboluyorken
————————————–
2500 yıl önce Sokrates,
Yunan Tanrılarına inanmadığı için öldürüldü.
Şimdi Yunan Tanrılarına ne mi oldu?
Bir tanesi şimdilerde don markası oldu…
Adı ‘’E R O S’’ olan.
Akla bilime dayanmayan her türlü güç
Bir gün yok olmaya mahkûmdur.
Unutmayın en fazla bir asır yaşayacaksınız,
Kimseye yaslanmayın,
Kimseye biat etmeyin,
Beyin sizin.
Kullanmakta kullanmamak ta sizin elinizde.
Baba Yüreği
Sen artık benim için;
Son okuduğum kitabın ölmüş karakterisin.
Bende amel defterin kapandı,
Kıyamete kadar da açılmayacak,
Günahı sevabından çok kara kaplı kitabısın dünyamın.
Oysa gözlerini açmadan,
Cennet bahçesi koyulan adın
Olan İreme inat,
Cehennem ateşini yaktın yüreğimde.
Her şeye rağmen her şeye inat,
Soldurduğun yüzüm,
Gülen gözlerinin feneri olsun.
Yok saydığın babalık hakkım
Sana helal olsun.
Yaptıklarını yaşattıklarını
Ben unuttum sen de unut.
Bir gün ihtiyacın olursa şayet
Baba yüreğine
Baba kalbine
Baba şefkatine baba gölgesine
Sağına baktığında soluna baktığında
Nefesin kadar yakın olduğumu
Ve doğduğun ilk günkü yaşattığın heyecan içinde
Sana kollarımı açmış bekliyor olacağım
Yolun da bahtın da açık olsun kuzum
EVLAT
‘’Bazen babalar öpmek ister;
Sakal batıyor diye evlatlar izin vermez.
Bazen evlatlar öpmek ister;
Artık yok diye toprak izin vermez.’’
Ama en acısı da;
Yaşarken ölü taklidi yapmak zorunda bırakılan babalar
Her gün ölür
Kimse bilmez.
Geçmişin acısı bir gün yüreğine dokunacak eminim.
Var oluşunda bir nebze de olsa katkısı olan
Başkaları için sevmekten vaz geçtiğin
Hatta nefret tohumları ektiğin
Kalbin ağrıyacak.
Yine de bana olan nefretin yüzünden
Sana ve sevdiklerine bişi olmasın.
Sen yine de acı çekme,
Sen hep mutlu ol,
Baba demesen de uzaktan sevmeye
Alışmış bu yüreğin, sağlığın ve mutluluğun
İçin son nefesine kadar dualarında olacaksın.
Sevgide ve huzurda kal
Evlat…
‘’İnsanın babası öldüğünde sadece bir insan göçüp gitmez bu âlemden. İnsanın hayalleri ölür, tutunduğu dalı kırılır,
Bununla da yetinmez sarıldığında rahatladığın koca yürek ölür.’’ Demiş diyen
Ama en acısı da yaşarken ölü taklidi yapmak zorunda bırakılan babalar her gün ölür.
Bir gün akıllar başa gelir babalar öpmek ister sakalı batıyor diye evlat izin vermez.
Bir gün de evlat öpmek ister,
Artık yok diye toprak izin vermez.
Çocuklarına çürük raporu alan BABALARIN değil,
Evlatlarını bu vatan için ŞEHİT veren kahraman babalar
Ve memleketin çocukları babasız kalmasın diye
Kendi çocuklarını babasız bırakan kahramanlarımızın
Babalar günü kutlu olsun…
Bu ülkede çöpten ekmek toplayan
Çocuğuna bakamadığı için intihar eden insanların
Babalar günü kutlu olsun.